kördüğüm

29 Ekim 2012 Pazartesi

Nar Ağacı-Nazan Bekiroğlu

 
 
Hiç bitmesin istedim ..ama bitti..Öyle ya hangi hikaye başladığı yerde bitmemiş ki..Nar Ağacı diğerlerinden başka-diğerleri kadar harikaydı Hep söylerim bu kadına hayranımİlk çıktığında hemen almadım, henüz yazılırken diğer kitaplarından farklı olacakmış,duyumunu almıştım..Hemen almadım ,korktum , ürktüm..Ya Nazan Hoca da günümüz tüketimine ayak uydurduysa,ya o da yazılarını satış endeksli yazdıysa…gene de almak da okumak da benim vazgeçilmez kaderimdi..Ve elbette yanıldım..Nasıl olsundu..Nazan Hoca bu ,yazsın da olmasındı, yazsın da ben beğenmeyeyimdi..imkanı var mıydı? Yoktu..’’Sen öyle çağırmasan ben böyle gelmezdim…’’ güzelliği ile başlayan..Tarih kokan, aşk kokan, ateş-toprak-su kokan, nar-har-yar kokan bir hikaye.. tadına doyulmaz..

Kitaptan Notlarım :


**Her şeyin gölge olduğunu bir kere fark edince, artık can acısa da bir acımasa da bir. O zaman bitmez sandığınız her türlü çile biter. ...hem öyle bir biter ki artık bitse de fark etmez bitmese de fark etmez..

**Söylememek söylemekten daha zor,ölecekse böyle ölmeliydi..Ama yine de ürktü söyleyemedi..

**Dağlar taşlar işaret dolu olsa da okumam yazmam yok benim..Bana senin kelimelerinle bir işaret. Medet medet medet ! Hafız

**Bu kanda aşk atmasaydı bu cevher bu kadar kanamazdı..

**Suyu böylesine tanımak için demek böyle yanmak lâzımdı..

**Şefkatle gülümsedim.Suretim görünmese bile tam şu köşedeyim ben.Fotoğraftan içeri seslendim. "Haberin yok, yanındayım."

**Ezcümle, hayatın bariz kantarlarından çoktan geçmiş, kalbin hassas terazisine düşmüşlerdendi.

**Hikâyemden haberdar, haberimden hissedar olasın..

**. . Çünkü kalbin zamanı yoktu. Öncelik, sonralık, sıra, saygı, hak hukuk dinlemezdi o. Artık ok yaydan çıkmış, aşkın hükmü okunmuştu. Bu hükümde hiçbir fermanın geçerliği olamazdı.

**Çünkü sevdim ve ben kalbiyle yaşayanlar zümresindenim.

**Ey sıkıntı şiddetlen, nasılsa geçeceksin..

23 Mayıs 2012 Çarşamba



   Esir Şehrin İnsanları kitabıyla arka arkaya okuduğum Yorgun Savaşçı ,milli mücadele dönemini anlatır.Dönemin en iyi yazarlarından olan Kemal Tahir'in dilini,üslubunu,kalemini eleştirmekten haya ederim. Bu arada söylemeden geçemeyeceğim bir hususta bu kitaptan hemen önce Ayşe Külin'in Veda kitabını okumuş olmam ilginç bir tesadüftü.Ve görüldü ki Ayşe Külin Veda kitabını yazarken Yorgun Savaşçı'dan epey bir nasiplenmiş.Neyse bu aramızda kalsın

Fahrenheit 451 - Ray Bradbury

Farenheit 451 kurgusu yönüyle oldukça ilginç bir kitap.Bir itfaiyeci ama,söndüren değil yakan bir itfaiyeci Görsellere bakınca filminin de olduğunu farkettim.
( Bu konudaki cahilliğimden dolayı tanrı beni affetsin )
Büyük ihtimalle çeviriden kaynaklanan bir hoşnutsuzluk vardı,kurgu çok iyi olmasına rağmen gene de anlatım kitabı yavanlaştırmış.Tanıtımında kullanılan 'Okuyun ve kendinizi yeni baştan kurun! ' ifadesi fazlaca abartılı olmuş.Nerde efendim okuyacağınız ve kendinizi baştan kuracağınız kitap..pehh Okunabilir mi, belki...
 

10 Mayıs 2012 Perşembe



'Diyeceğim o ki ; insanların çoğu kendileri için değil, başkaları için giyinir. Daireye gelen pasaklı bir köylü ile, iyi giyimli bir çiftlik ağası aynı muameleyi görmez. Pasaklı köylüye bağırır çağırırlar; bugün git yarın gel derler. Çiftlik ağası, general gibi itibar görür ; işleri tıkır tıkır yürür. General deyince aklıma geldi. Bir general kişiliğinden dolayı mı, yoksa omuzundaki yıldızlardan dolayı mı itibar görür?'
'Hiçbir aşk suskunluğun üstesinden gelemez.'


'Bir dilencinin istekleri neden bir işadamınınki kadar saygıdeğer olmasın ?
Umut beslemediği için, dilencinin istekleri ölçülemeyecek kadar değerli : Özgür ve içtenlikli istekler...'

21 Nisan 2012 Cumartesi

ÖLÜYE TELKİN

İlk bakışta, uzaktan
Geliyor mu, gidiyor mu, belli olmayan
Hep böyle kaldım dünyanın karşısında;
Durmadan duran...

Bende yokuş
Var biliyordum, yokmuş;
Dağların bile şu kadar hükmü,
Çekilmek kenara, dinlemek gülü...

Beş bin işgünü boyunca seni-
Kuşları kuşatan inmek durumu,
Olursa yaşadık, ölmeyiz olmazsa;
Aşk diyorsun, doğru mu?

Suya çekmişim ben, bilmem;
Kuşların oraya bakan pencere,
Herkesten sonra ölüye telkin,
Ne anlatır, kimseye...

19 Nisan 2012 Perşembe

Od-İskender Pala


'Her zerresinde bir sağlık duy bedeninin insan oğlu;her hüçresinde bir inilti işit!...Bir şehirsin çünkü sen,büyük ve derin…Yok yok!...Bir değil,belki binlerce şehirsin hem!...Ölümsüz ve doyumsuz,ucsuz ve bucaksız deryasın…Sayısız balıklar bulunur her deryada…Neden reddetmedesin sendeki erdemleri? Ve nediye inkarcı başını kaşıyarak gecmede günler?!.
          Ey insan!Nediye dönüp durmadasın şu dünya denen mumun cevresinde şimdi;pervane misin?Öyleyse yak kanatlarını muma,yak ve arın.Çünkü bir nursun sen,nurdan sın…Hani Tanrı’nın nurundan…Ateşten değil… Hani şeytanın ateşinden…
          Uyan ey insan,herşey’ben’den doğdu hep, benlikten doğdu...Öyleyse hep benden olsun feryadın,bütün şikayetin hep benden…Çünkü ölüm var.Herkese kendi rengindedir ölüm…İyi de görünür parlak bir ayna da kötüde!...Aynada güzeldir güzelse yüz,çirkin yüzde çirkin elbet!Ölümden korkup kacıyorsan eğer,kendi çirkinliğindir seni kaçıran…Ölümün yüzü değil çünkü çirkin olan, belki kendi yüzündür de aynada yansımıştır.İyininde sende büyümüştür fidanı çünkü,kötününde…Kendi elinle kazandığındır güzelde,çirkinde…Her doğan ölür elbet!...Çırak ne olmuşsa yerin altında,ustada o olmuştur…Yanlız kalmak istemiyorsan gideceğin yerde eğer iyilikten,güzellikten,doğruluktan evlatlar,dostlar,yoldaşlar edin kendine şimdiden…
          Geçip gitmede ömür…Umutlar hep yarın,yarın,yarın! Tükenen zamanı dolduruyor hep kuru kavgalar,boş didişmeler,faydasız gürültüler…
          Aklını başına al kardeş!Günü,bugün say;ölüm ki kaşla göz arasında;ölüm ki dudakla söz arasındadır…’’      Mevlana...